3 Ağustos 2012 Cuma

HAYAT VERDİĞİ KARAKTERLER DE TIPKI ADI GİBİ ‘OLGUN’: OLGUN ŞİMŞEK


Daha öğrencilik yıllarında başladığı meslek yaşamında, canlandırdığı her karakterle adından söz ettiren, beğeni kazanan bir isim Olgun Şimşek. Bugünlerde de Yalan Dünya adlı dizide can verdiği Selahattin karakteriyle yeniden beyaz camın favorilerinden biri haline geldi. Aslında Olgun Şimşek bunu uzun zamandır yapıyor, oynadığı karakterle ya bizi çok güldürüyor, ya içimizi acıtıyor ya da söylediği türkülerle ruhumuza dokunuyor. Oynadığı her karakterin bu kadar konuşulmasına, başarısının ayakta alkışlanmasına rağmen popülariteden uzak duruyor.

Önce şöyle düşünürüz; bazı aktörler vardır ki, Türkiye yerine, sinema sanatının gerçekten değer bulduğu ülkelerde doğsalardı, el üzerinde tutulmakla kalmaz, dünya çapında bir aktör/aktris olurlardı. Ama sonradan aklımıza gelir; onlara bu yeteneklerini kazandıran, böyle birer oyuncu olmalarına neden olan da bu topraklarda yaşadıkları, yaşadıklarından beslendikleri, en başlarda görmezden gelinseler de bir şeyleri başarmak için döktükleri terler değil mi?



Öğretmen babasının memuriyeti nedeniyle Bursa’nın bir dağ köyünde doğan Olgun Şimşek’in, bugün dünya standartlarında bir aktör olmasında hem doğduğu toprakların, hem de kökenleri nedeniyle beslendiği kültürlerin etkisi görmezden gelinebilir mi? Bir Demet Tiyatro’da Güçlü’ye, Otogargara’da ünlü olmaya çabalayan türkücüye, 7 Numara’nın Sabit’i Taruk Arkun’a, Alacakaranlık’ta psikopat katile, Kapalıçarşı’da içinde fırtınalar kopan Mahmut’a ve şimdilerin fenomeni Selahattin’e can veren Olgun Şimşek’in, birbirinden bu kadar farklı rollerde sergilediği performans, yıllar içinde edindiği eşsiz gözlem yeteneği ve içindeki cevher değil mi?

EĞİTİM HAYATIMDA ‘ALTIN ÇOCUK’ OLAMADIM!

Büyük şehre ilk kez üniversite okumak için gelmiş Olgun Şimşek. Gelmiş ama İstanbul’un ona yaşattığı kültür şoku ve parasızlığın getirdiği iletişim sorunları yüzünden okulun ilk senesi sınıfta kalmış. Etrafında neler olup bittiğini anlamaya çalışmış bir süre. Verdiği bir röportajda, o yıllarda neler hissettiğini şu cümlelerle özetliyor; “Okulda ‘Hadi doğaçlama yapalım’ deniyor, doğaçlama nedir bilmiyorum. Sahneye çıkanların ne yaptığına bakıp, durumu çakozlamaya çalışıyorum. Ama soramıyorum. Öyledir, soramayız biz. Her şeyi bilir gibi davranırız. Çünkü ayıp olur, cahil zannederler. Hâlbuki ben, ‘Cahilim! Bana yardım edin!’ diye bağırmak istiyordum.” Hiçbir zaman konservatuarın altın çocuğu olmadığını, hatta ilk yılında ciddi ciddi pes ederek köyüne geri dönmek istediğini anlatan Şimşek, Kadıköy iskelesinde defalarca ağladığını söylemekten de çekinmiyor.

Kültür şokunun ardından, şehirli olmak için kendini İstanbul’un kollarına bırakmış Olgun Şimşek. Benzin istasyonlarında pompacılık, belediye otobüslerinde muavinlik yapmış, insanları izlemiş. Hocası olan Yıldız Kenter; Türkçe, Kürtçe ve babasının öğretmenlik yaptığı tüm küçük kasabaların dil özelliklerini birleştirdiği için konuşması bozuk bulduğundan, onu sınıfta bırakmış ve bir yıl daha birlikte çalışmak istemiş. Bu onu biraz hüsrana uğratsa da üçüncü sınıftan itibaren daha kendine güvenen, ne istediğini bilen ve atak bir öğrenci olmuş.

Oynadığı her rolün hakkını en iyi şekilde vermek için çabalayan bir aktör olan Olgun Şimşek, sadece karakterin duygusunu değil, fiziksel özelliklerini de en iyi şekilde benimsemeyi ve izleyiciye yansıtmayı fazlasıyla önemsiyor. Örneğin, Yalan Dünya dizisinde canlandırdığı ve ilgiyle takip edilen Selahattin karakterini en inandırıcı şekilde oynamak için fiziksel açıdan çok büyük özverilerde bulunuyor. Önemsemediği boyun ağrılarının nedeninin, Selahattin için yarattığı tuhaf yürüme biçiminden kaynaklandığını öğrendiğinden beri, fizik tedavi görüyor.

SESİ OYUNCULUĞUYLA YARIŞIYOR


Olgun Şimşek’in, oyunculuktaki üstün performansının yanında öne çıkan bir başka özelliği de sesi. Oynadığı yapımlarda söylediği türküler de oyunculuğu kadar, öne çıkıyor. Çocukken asıl hedefi müzikken, lisede oynadığı bir tiyatro oyununda kendisini izleyen, mahalleden de komşu oldukları Ceyda Düvenci’nin babası, oyuncu İsmail Düvenci’nin yönlendirmesiyle konservatuarı kazanmış. Bağlamayla ve türkülerle hala muazzam bir ilişkisi var. Çocuk yaşta edindiği müzik tutkusu, ona mahalledeki düğünlerde şarkı söyletip para bile kazandırmış. Başından beri ciddi albüm teklifleri geldiğini de gizlemiyor. Çok iyi bir sese ve dahası yoruma sahip olsa da alçakgönüllülüğü burada da sahneye çıkıyor. Abartılacak bir sesi olduğunu düşünmediğini söyleyen Şimşek, ruhunu kattığı, çok içlerden ve samimiyetle söylediği için sesinin ilgi çektiği görüşünde.

Nigar Özafacan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder